Mırra gibi, hayatın özü Mardin…

Vakit nasıl geçiyor anlayana aşkolsun. Nasıl güzel, nasıl keyif, nasıl şahane durum anlatamam. Anlatamıyacağım için de yazamıyorum sanırım. Öncelikle minnet, şükran, hamdüsenalar olsun. Artık bunları haketmek için ne yapmış olmalıyım demiyorum. hakettim ki buradayım. Çok çalıştım, çok biriktirdim, iyi ki dediğim o kadar çok şey var ki. İyi ki buradayım. Mardin hakikaten masal, her yer…

Masal kent Mardin’ de masal olmak…

Ben hayatımda hiç bu kadar heyecanlandım mı bilmiyorum. Günlerdir masal yatıp masal kalkıyorum. Mardin zaten masal kent, davet gelmiş, en iyiyi yapmak gerek. Saat iki şu anda 08:45 de uçak var ve beni uyku tutmuyor. Ne heyecan, ne büyük bir lütuf Mardin’ de masal olmak. Bir masal iki masal yok yok masalın hakkı üçtür… Üç…

Hayat akar, sen bakarsın bazen…

Üç dört gündür hem bakıyorum hem de akıyorum hayatla. Bi yandan toparlanıp bi yandan Mardin’ e hazırlanıyorum. Bi yanım heyecan, bi yanım abartma diyor.  Nasıl abartmam, hayatımda ilk defa yapacağım şey beni bu kadar heyecanlandırıyor. Hazırlık yapıyorum, masal çalışıyorum, günleri iple çekiyorum. Çok uzun zaman oldu böyle hissetmiyeli, midemde kelebekler uçuyor. Evet AŞK gibi… Belki…

Sağolun, varolun. İyi ki varız ve yollarda buluşturuna şükür…

Kahvaltı sofrasında bile bu gün ne yazsam diye düşünmeye başladıysam, günlük tirajı yüz görüntüleme olan bir günlük gazete gibi izleniyorsam, ne yazdı diye merak ediliyorsam, hepsi sizin sayenizde. Ya nasıl dert olduysa içimde Gazetecilik okuyup da mesleğimi yapamamak… Bir gün yazı evinde altı dakkalarda elimde olsa sadece pozitif haberler veren bir yayın organı yapar sadece…

HAYAT HEP İYİLERİ ÇIKARTSIN KARŞIMIZA…

Yok ben bu seferde başlıklarla konuları denk getiremiyorum. Nasıl getireyim ki, bu sabah arkadaşım aradı sen nerdesin diye St. Antuan fotoğraflarını görünce Mardin’ deyim zannetmiş. Çat orada çat kapı arkası da, her an her yerde olabilirim şu dizlerim ağrımasa. Araya bir nefes anne kokusu sindi. Bahşende yengem ve Ülay ablam ne güzeldi sizlerle kucaklaşmak. Bi…

Gözünü kapa ve Gör…

Dün ki Başlık ve içerik birbirini tutmuyordu ya… Bu gün gelelim o konuya. Çocuklar okula başlayıca İstanbul’ da trafik çilesi de başlıyor. O yüzden büyüklerde pek bi yere gidemiyor sanırım. Bi de önce bi dinlenirler herhalde. Bu yaz pek bi atarlı, pek bi karışıktı ya. Çocuklar ne kadar neyin farkındalar bilmiyorum ama biz bbüyükler pek…

Yeni bir sezon başlıyor, çocuklar okula, büyükler nereye???

  Eve dönüştü, dolunaydı, ay tutulması, Tarık Akan ve babam 7. senesi derken biraz durmak lazımdı. Acı varsa yazmak kolay olmuyor. Belki daha sonra acılarımızı da paylaşırız kimbilir… Yol baya zorladı bizi, tipik bayram dönüşü, kalabalık İDO yu zengin etmek gibi oldukça absürd bir dönüş yaptık. Pazar oldukça zor bi gündü biraz Tarık AKAN biraz…

Bir Ayvalık masalı…

Bir varmış bir yokmuş, masal bu ya tersten başlamak istemiş canı. Gökten iki nar düşmüş amcamın bahçesine. Bu kuzenler çocukluktan beri birbirinin dilini iyi anlar diye, birlikte bereketi, sevgiyi, acıyı bölüşsün diye. Bizleri hayırla ansın, kışa sağlıkla girsin diye ölmek için seçtiği eve bizi çağırdı ve duyduk ve geldik ve özlemle hepsinin yerine Eylül güneşinin…

Hayat süprizlerin hiç bitmesin, eyvallah yaşattığın ve yaşatacağın her güzelliğe…

Biz aslında Küçükköy‘ ün sahil kısmındaymışız, yani deniz kenarı çorak olur diye kızlara miras kalan, eniştelerin çok zenginleştiği yerde. Bu gün sonunda bereketli topraklarda erkek çocuklara miras kalan yerlerdeyiz. Neyse artık onlarda zengin. Taşevler çok göç almış İstanbul’ dan. Bi de sıkı durun dün facebook da yılın dizisi başlıyor demiştim ya Uğur Yücel‘ li. Familya…

Bu gün artık yarın olmadan yazmalıyım… Çoktan yarın artık bugün oldu.

Oldukça geç bir saatte Emine çok merak ettiği Badavut’ a doğru kırmıştı direksiyonu. Önce yoğun bir site istilasındAn toprak bir yola geçtik ki toprak ne kelime. Millet kuma saplanmış, ilk defamı geliyorsunuz, niha ha haa nidaları arasında kurtulmaya çalışanların yanından geçip yürüyordu. Baya ilerde kayalıkların orada arabalar görünüyordu. Önce kuma saplanmadan geri geri çıkıp yine…

Akşam ayranı fazla kaçırınca yazı iki gün ötelendi.

NEDEN YAZILIR?: “Dünya acılı olduğu için yazılır. Duygular taştığı için yazılır. İnsanın kendi zavallılığından sıyrılması çok güç bir işlemdir. Ama insan bir kez bu zavallılıktan sıyrılmayagörsün, o zaman yaşamı kendi egemenliği altına alabilir. İşte böylesi bir egemenliği bir iki kişiye daha anlatmak için yazı yazılır. (ya da kendi kendine kanıtlamak için). Çünkü, insanın kişisel özgürlüğü,…

Yıllar sonra, bir Ayvalık akşamında…

Valla gözlerim geçirmek bizim işimiz yazısını aradı, bulsaydım çekecektir… Neyse bizim de işimiz geçmek napalım. Trajikomik ülke insanları olarak yaşayıp duruyoruz işte böle. Geçe geçire,mecburen mecburen mecburiyetten. Yine yoklar çıktı bahtıma, hadi dedik ve attık kendimizi yollara. İki kuzen bir yeğen Ayvalık yollarında keyifli bir yolculuk yaptık. Diyorum ki hayat süprizler ile nasılda bekliyorsun beni….